27 Ağustos 2010 Cuma

Salatalık Mucizeleri...

Bir süre önce bu bilgiler "The New York Times" gazetesinde yayımlandı.

1. Hıyar, günlük ihtiyacınız olan birçok vitamini içerir. Tek bir hıyarda Vitamin B1, Vitamin B2, Vitamin B3, Vitamin B5, Vitamin B6, Folik Asit, Vitamin C, Kalsiyum, Demir, Mağnezyum, Fosfor, Potasyum ve Çinko ihtiva eder.

2. Öğleden sonra yurgunluk mu hissettiniz? Kahveyi, çayı, soğuk içecekleri bir taraf bırakın ve bir hıyar yiyin. Hıyar iyi bir B vitaminler ve Karbohidratlar kaynağıdır ve yediğinizde saatler sürecek yorgunluğunuzu kısa bir sürede ortadan kaldırır.

3. Banyo veya duştan sonra aynanızın buğulanmasından şikayetçi misiniz? Bir hıyar dilimini alıp aynayı ovun. Hem buğulanma yok olacak hem de pırıldayan bir aynaya ve nefis bir kokuya sahip olacaksınız.

4. Haşereler bahçenizi veya saksı bitkilerinizi mahvediyor mu? Bahçeniz için bir aluminyum tabağa (ya da aluminyum folyoya) hıyar dilimlerini koyup, ortada bir yere yerleştirin. Saksılarınıza ise birkaç dilimi toprağın üzerine yine aluminyum tabak veya folyo ile yerleştirin. Bütün mevsim haşerelerden kurtulacaksını z. Hıyardaki kimyasallar aluminyum ile
etkileşerek insanların algılayamadığı ama haşereleri deli eden bir koku yayar ve onların ortadan kaybolmalarına neden olur.

5. Bayanlar, sokağa çıkmadan önce veya denize-havuza girmeden önce bir süreliğine selülitlerinizden kurtulmak ister misiniz? Sorunlu bölgeleri nizi birkaç dakika süreyle hıyar dilimleriyle ovun. Hıyardaki fitokimyasallar derinizdeki kollajenlerin gerilmesini sağlar, dış tabakayı sıkılaştırarak selülitlerin görüntüsünü azaltır. Aynı şekilde kırışıklıklara da iyi gelir (özellikle de göz civarındaki).

6. "Akşamdan kalma" sorununuzdan veya kötü bir baş ağrısından kurtulmak ister misiniz? Yatağa girmeden önce birkaç dilim hıyar yiyin ve ertesi sabah dipdiri, baş ağrısız kalkın. Hıyar, vücudun kaybetmiş olduğu gerekli besinleri takviye edici yeterli miktarda şeker, B vitaminleri ve elektrolitleri ihtiva ettiği için yediğiniz birkaç dilim sorunlarınızı hemen yok eder.

7. Özellikle diyet yapanlar, açlık dürtünüzü ortadan kaldırmak mı istiyorsunuz? Hıyar yiyin.

8. Evinizde ayakkabı boyanız mı kalmadı? Taze kesilmiş bir hıyar ile ayakkabınızı ovalayın. İçerdiği kimyasallar ayakkabınıza hem harika görünen bir parlaklık verir hem de deriyi su geçir mez hale getirir.

9. Evinizde bir kapı, pencere ya da benzer bir şey gıcırtı mı yapıyor? Bir dilim hıyarı alıp gıcırtı yapan yerlere sürtün (tabii sürtünme yapan yerlere, menteşenin dışına değil!!) gıcırtı gidecektir.

10. Kendinizi gergin, bitkin mi hissediyorsunuz (özellikle ders çalışan öğrenciler, yeni bebek sahibi olmuş anneler ve diğer herkes) ? Bir tas kaynar suyun içine bir bütün hıyarı ince dilimler halinde keserek koyun. Tası da bulunduğunuz odada uygun bir yere koyun. Hıyardaki kimyasallar ve diğer besinler kaynar suyun içine girince tepki gösterirler ve suyun buharı ile birlikte bulunduğunuz odaya yayılarak nefis bir aroma yayarlar. Bu aroma sizlerin tüm gerginliğini alarak sakin kişiliğinize dönmenizi sağlayacaktır. Özellikle öğrenciler bunu denemelidir.

11. Yemek yediniz (örneğin kebap) ve ağzınızdan kötü koku yayıyorsunuz. Bir hıyar dilimini alıp dilinizle damağınıza yerleştirin ve en az 30 saniye öyle tutun. Ağzınızda kötü kokulara neden olan bakterilerin fitokimyasallar sayesinde ölmesi nedeniyle bu sorundan kurtulmuş olacaksınız. (Soğan-sarmısak kokusu konusunda bir bilgi yok. Bunu da siz deneyin ve sonucu görün.)

12. Evyelerinizi, lavabolarınızı çevreye zarar vermeyecek bir şekilde temizlemek ister misiniz? Bir dilim hıyarı alıp temizlemek istediğiniz yeri ovun. Sadece yılların birikimi lekeleri kirleri temizlemekle kalmaz, ayrıca güzel bir parlaklık verir temizlediğiniz yere. Bunun yanında elleriniz de o temizlik malzemelerin verdiği zararlardan kurtulmuş olur.

13. Kalemle yazarken bir hata yaptınız ve hatayı silmek istiyorsunuz. Hıyar kabuğunu alıp yavaş ve nazikçe silmek istediğiniz yazıya sürtün. Boya kalemlerinde ve keçe kalem yazılarında da oldukça yararlı. (Bilirsiniz bazen çocuklarımız duvarlara yazılar yazar, resimler yaparlar. Onlarda da deneyebilirsiniz. )


18 Ağustos 2010 Çarşamba

Bir hastanın ve ardından doktorun açıklaması;

"Babam 1988 yılında Bypass olmustu.
O yıldan sonra uzun sure bir kolesterol ilacı kullanmaya baslamıstı.
Bazı sıkayetleri uzerıne 5.kez anjio olacaktı.
Anjio tarıhinden 1 yada 2 gün önce guvendıgım bır kısı aracılıgıyla Prof.Dr.Canan Karatay ile tanıstım.

Kendisi Dahiliye ve Kardiyoloji doktorası yapmıs bır kısıydı.
Babamı ılk muayenesınden sonra anjio olmasını engelledi.
(hatta anjioyu engellemek ve babamı fikrinden vazgecirmek icin sert bir ifade bile takınmıstı.) Devamında kan
tahlilleri istedi ve sonuclardan sonra da ilaclarında degısıklıklere gıttı.

Hekim gozuyle ;

Babamı 1988 den beri cok farklı , kalple ilgili televizyonda seyrettigim doktorlarda dahil olmak uzere birden fazla
hekim muayene etmıstı.
Kan tahliliyle ilgili istedikleri, hastalıgın seyriyle ılgılı soruların bu kadar detaylandırıldı gını ve konsantre
olundugunu hatırlamıyorum.
Icımde kendisine ve kararlılıgına karsı saygı olustu.

Kolesterol ılacını kesıp de arkasından sadece tuzsuz fıstık ve kavrulmamıs fındık onermesı, hergun yumurta yıyın
demesinden sonra babamın kahkahası beni hayli germisti.

Arkasından, babam ılaclara ragmen yuksek seyir izleyen kolesterolunu kuruyemıs ve yumurta ile dusururse Canan
hanımın bustunu dıkecegini yuzune karsı soylemıstı.

Babam o gunden 20 Nısan 2007 yılına kadar bir daha kolesterol ılacı kullanmadı.
Kan degerlerı,kolesterol seviyesi hıcbır zaman ılac kullandıgı donemden daha kotu olmadı.

Vefat sebebi ise mide kanseriydi.
Kanser tetikleyen ilacların ıcındeki etkenin kendisi miydi?
Yoksa ilaclardaki boyar madde,koruyucu madde mi,ilaca kıvamını veren bir baska maddemıydı?(tıtanyum dı
oksıt,magnezyum stearate vb.
&hellip.) Bilemiyorum.
Bildigim ise fakultede 1.sınıfta biyokimya dersinde hocamızın soyledıgıdır.
Vucudumuza aldıgımız her kimyasal, tasıt yada etken maddeler, baska dongulerı de etkilemektedir.

Asagıda Canan hanım ortak tanıdıgımıza yazdıgı e-postayı okumanızı onerırım"

Erdal Turuncoglu


Kolesterol ilaç firmalarının yarattığı bir entitedir.
Büyük bir yalandır.
Büyük bir yalanı firmalar uydurmuş senelerce herkes buna inandırılmıştır!! !

En pahalı ve tehlikeli ilaçlarını satabilmek için.
Statin grubu ilaçlar kanser yapıyor, ALZHEİMER yapıyor ve de kalp yetersizliği yapıyor.
Yaşlılarda dengesizlik ve unutkanlık ve de yaygın vücut ağrılarının sebebidir.

Ben hayatta bu ilaçları vermedim ve de alan hastalarıma bıraktırıyorum! !!

Bütün hayvanların hücre yapılarında kolesterol bulunur.
Kolesterol olmazsa vücudumuzda ne biz ne de hiç bir hayvan yaşayamazdı , oluşamazdı yer yüzünde.

Bu rakamları sağlık kılavuzlarında ortaya atan kişiler 8-9 milyon dolarlar aldıkları bu firmalardan, senelerden beri
biliniyor.
Kendileri itiraf ettiler çünkü.

Kolesterol diye bir hastalık olamaz.

Karaciğeri yağlanmaya başlıyan herkesin, şeker metebolizması bozulmuş olan herkesin kolesterolü yükselir.
Hastalıkalrın nedeni kolesterol değildir. Kolesterol altta bir metobolik bozukluk bulunduğunu göstermektedir.
Asıl en tehlikeli olanı kanda yüksek olan şeker ve insülindir.
Bütün hastalıkalrı bunların başlattığını senelerdir söylüyoruz.
Rant getirmediği için göz ardı ediliyor!!!
Para getirmediği, hediyeler dolarlar, lüks otellerde konaklamal getirmediği için doktorlar aldırmıyorlar.
İşte ben EXPOCHANNELL' de aylardan beri bunu söylemekteyim.
İnsanlar şaşırıyorlar.

İlaç firmalarını yarattığı hastalıklarlar 3 tanedir ve dikkat ederseniz ilaçları en pahalı olanlardır.

1. Kolesterol
2. Osteoporoz
3. Menopoz

Bunların hepsi fizyolojik olaylardır, HASTALIK OLAMAZLAR!!!

Her yere fw. edebilirsiniz, arzu ediyorsanız.

Sevgilerimle, Canan Karatay


''Paylaşıyorum izninizle"

17 Haziran 2010 Perşembe

Arabaya biner binmez hemen klimayı açmayınız!


Arabaya biner binmez klimanin nicin hemen acilmamasi gerektigi teknik bilgilerle aciklanmis...


Do not turn on A/C immediately as soon as you enter the car!
Arabaya biner binmez hemen klimayı açmayınız!
Please open the windows after you enter your car and do not turn ON the air-conditioning immediately. According to a research done, the car dashboard, sofa, air freshener emits Benzene, a Cancer causing toxin (carcinogen- take note of the heated plastic smell in your car). In addition to causing cancer, it poisons your bones, causes anemia, and reduces white blood cells. Prolonged exposure will cause Leukemia, increasing the risk of cancer may also cause miscarriage.
Arabanıza bindikten sonra lütfen camlarınzı açınız ve hemen klimayı açmayınız. Yapılan bir araştırmaya göre, arabanın gösterge paneli, koltuğu , Benzen yayan hava temizleyicileri (araba kokuları), Kansere s ebep olan bir zehirdir (kanserojen - arabanız içinde ısınmış plastiklerin solunması olarak not alınmıştır). Kanser sebebine ilave olarak, kemiklerinizi zehirler, kansızlığa ve lösemiye sebep olur. Kanser riskinin artması ayrıca hamile bayanlarda düşüğe de neden olabilir.

Acceptable Benzene level indoors is 50 mg per sq. ft. A car parked indoors with the windows closed will contain 400-800 mg of Benzene. If parked outdoors under the sun at a temperature above 60 degrees F, the Benzene level goes up to 2000-4000 mg, 40 times the acceptable level ... & the people inside the car will inevitably inhale an excess amount of the toxins.

İç mekanlarda (kapalı ortamda) kabul edilebilir Benzen seviyesi her (0,093m2) sq.ft'de 50mg dır. Pencereleri kapalı park etmiş bir arabanın içinde 400-800mg Benzen içermektedir. Fakat 60 F ( 15,5 C derece) derece üzerinde bir sıcaklıkla güneşin altında park ettiyse Benzen seviyesi 2000 - 4000 mg üzerine çıkar. Bu da kabul edilebilir seviyenin 40 katıdır. Ve araba içine giren insanlar bu aşırı miktardaki zehiri çaresiz bir şekilde içine çekerler.

It is recommended that you open the windows and door to give time forthe interior to air out before you enter. Benzene is a toxin that affects your kidney and liver, and is very difficult for your body to expel this toxic stuff.
Arabanın içine girmeden önce camları açmanızı ve içerdeki havanın dışarıya çıkmasına zaman verilmesi önerilir. Benzen böbrek ve karaciğerinizi etkileyen bir zehirdir ve bu zehirli maddenin vücudunuz tarafından dışarı atılması çok zordur.
"When someone shares something of value with you and you benefit from it, you have a moral obligation to share it with others"

"Eğer bir insan sizinle değerli bir bilgiyi paylaşırsa ve siz de bundan faydalanırsanız, sizin de bunu diğer insanlarla paylaşma gibi ahlaki göreviniz vardır."

21 Mayıs 2010 Cuma

YUMURTA AKI....

Yumurta akı kullanılarak yanıklar basit ve etkin biçimde tedavi edilebilir.

Bu yöntem itfaiyecilerin eğitimi sırasında ders olarak verilmiştir

Bir yanık meydana geldiğinde, kapsadığı alan ne olursa olsun ilk yardım, etkilenen alanı sıcaklık azalıncaya ve deri tabakalarını yakmayı bırakıncaya kadar soğuk suyun altına tutmak ve sonrasında bu bölgeye yumurta akı uygulamaktan oluşmaktadır.

Bir kimsenin elinin büyük bir kısmı kaynar su ile yandığında, duyduğu büyük acıya rağmen elini soğuk su musluğunun altına tutmuş ve sonrasında 2 yumurta kırmış, aklarını ayırmış ve çırpmış ve elini içine daldırmıştır.

Eli o denli yanmış durumdadır ki yumurta akı uygulanır uygulanmaz derisi kurumuş ve yumurta akı bir film tabakası oluşturmuştur.

Daha sonra bu kişi yumurta akının doğal bir kollajen (bir tür albüminoid) olduğunu öğrenmiş ve en az bir saat boyunca eline tabaka üzerine tabaka gelecek şekilde yumurta akı uygulamıştır. Öğleden sonra hiçbir acı duymaz olmuştur. Ertesi sabah yanık bölgesinde nerdeyse belirsiz bir kırmızımsı leke kalmıştır. Elinde sürekli ve feci görünüşlü bir yara izi kalacağını düşünürken 10 gün sonra geride hiçbir yanık izi kalmamış ve hatta deri eski normal rengine yeniden kavuşmuştur!

Yanan bölge yumurta akında mevcut ve aslında vitamin dolu bir plasenta (etene) olan kollajen sayesinde tamamen yenilenmiştir.

9 Mart 2010 Salı

E-Devlet 1 TL lik İnternet Şifresi ile Hangi Resmi İşlemler Yapılır?


E-Devlet 1 TL lik İnternet Şifresi ile Hangi Resmi İşlemler Yapılır?Postaneden 1 TL karşılığı verilen şifre, vatandaşın hayatını değiştirecek. E-devlet projesi kapsamında alınan şifreyle, trafik işlemlerinden askerlik yoklamasına kadar her türlü başvuru internet üzerinden yapılabiliyor, sonuçları da aynı yoldan alınıyor. Şifreyle türkiye gov.tr ye girildiğinde hakkınızda açılan bir dava varsa, durumunuzu, nerede ve kim tarafından açıldığını öğrenebiliyorsunuz. Böylece, mahkeme süreci, zaman ve iş kaybı ortadan kalkıyor. Sistemin yeni ve en önemli uygulaması ise, tüketici şikâyetleri. Cep telefonundan buzdolabına her türlü şikâyet hakem heyetlerine internet üzerinden ulaştırılıyor. Şifre, herhangi bir PTT şubesinden nüfuz cüzdanı gösterilerek alınıyor. PTT şubelerinden 1 lira karşılığında alınan e-devlet (Elektronik Devlet) şifresiyle vatandaşların, hakkında açılan bir hukuki dava var mı yok mu, varsa davanın taraflarını ve son durumunu internet üzerinden öğrenmeleri mümkün. Şifre sahipleri uygulamayla, adliye koridorlarındaki uzun bekleyişten kurtuluyor. Şifre sayesinde; araç ve sürücü belgesi sorgulama, askerlik yoklama ve celp dönemi tercihi, SSK prim ödemeleri, varsa okuyan çocuklarınızın durumları dahil çok sayıda hizmeti internet üzerinden resmi olarak yapma imkanı sunuluyor. e-devlet uygulamasında eklenen en son yenilik ise, tüketici şikâyetlerinin internet üzerinden resmi olarak yapılması ve sürecin yine internet üzerinden takibinin yapılıyor olması. Böylece, tüketiciler her türlü şikâyetleri için il ve ilçelerde Tüketici Hakem Heyeti arama zorluğundan da kurtulmuş oldu. Sanayi Bakanlığı yetkilileri, yeni uygulamayla tüketicilerin hak arama mücadelesi önündeki engellerin tamamen ortadan kalktığı bilgisini verdi. E-devlet uygulaması (www.türkiye.gov.tr) Aralık 2008 de başlatıldı. Sistemden faydalanmak için en yakın postaneden TC kimlik numarasıyla başvurup şifre almak gerekiyor. Şifre aldıktan sonra sistem üzerinden yapacağınız başvurular, resmi işlem olarak kabul edilip işleme alınıyor. Başvuru sahipleri süreci de yine internet üzerinden takip edebiliyor. Şifre kişiye özel olup, vekalet dahil hiçbir şekilde devredilemiyor ve sorumluluk kişiye ait oluyor. Ancak sistem birçok kolaylık sunmasına rağmen henüz tam olarak vatandaşlar tarafından anlaşılamadı. Tüketiciler, günlük yaşamda giyimden cep telefonuna satın aldıkları ürünlerde, zaman zaman sorunlar yaşıyor. Vakit darlığı veya bürokratik işlemlerin çokluğu, tüketicilerin mağduriyetlerini de kabullenmelerine sebep oluyor. Ancak, Sanayi Bakanlığı ın e-devlet sistemi üzerinden kurduğu yeni sistemle kullanıcılar artık işini bırakıp veya evinden çıkarak il veya ilçelerdeki hakem heyetlerine gitmeden şikâyette bulunabilecek. Dava süreci ve sonucu da aynı şekilde internet üzerinden izlenecek. Bakanlık yetkilileri, yeni uygulamayla tüketicilerin hak arama mücadelesi önündeki engellerin tamamen ortadan kalktığı bilgisini verdi. Sistemin ikinci adımı olarak Tüketici Mahkemeleri e de internet üzerinden başvuru altyapısını oluşturmak. e-devlet sistemi, en çok trafik işlemlerinde kullanılıyor. Sistemin en çok kullanım alanları: Araç ve sürücü belgesi ceza sorgulama, günlük hava tahmini, döviz kurları, mahkeme dava sorgulama, SSK hizmet dökümü, sürücü belgesi iptal sorgulama, ticarî araç ve vergi levhası sorgulama, askerlik yedeklik yoklama. Sistem üzerinden birçok resmi kuruma başvuru yapılabiliyor, Sanayi ve Tarım bakanlıklarının kredi imkânları, destekleri sorgulanıp takip edilebiliyor. Daha detaylı bilgi http://bit.ly/dkdPx7 linkinde görebilirsiniz.

5 Mart 2010 Cuma

ÇAY SEVENLERE VE SEVMEYENLERE...

Özellikle sevmeyenler...Bari bu işlerde kullanın...
DEMLİKTE KALAN ÇAYI ATMAYIN (bakın nelere deva )
Saçınız mat mı? Saçınızı şampuanladıktan sonra son su olarak bir çaydanlık ılık çayla durulayın. Bakın saçlarınız nasıl ışıl ışılıyor .
Ayağınız mı kokuyor? Ilık çay dolu bir leğene ayaklarınızı daldırın ve her akşam yatmadan önce 10 dakika tutun. 10 günde koku diye bir şey kalmayacaktır.
Boğaz ağrılarında posaları süzüp soğuyan demi boğaz ağrılarında gargara olarak kullanılır.
Cildiniz çok mu yağlı?
Banyodan çıkmadan son su olarak bir çaydanlık çay ile teninizi ovuşturun,balsam vazifesi görün.
Derinizdeki yaraların temizlenmesi Çayı, derinizdeki yaraların temizlenmesi ve antibiyotik etki göstermesi için pamukla tatbik ederek kullanabilirsiniz.
Eliniz balık, soğan mı kokuyor? Balık ayıkladınız, ellerinizi sabunla yıkadınız ve hala balık kokuyor. Ya da soğan soydunuz, soğan kokuyor. işte kurtarıcınız yine çay. Elinizi demli çayla yıkayın. Bakın bakalım hiç koku kalmış mı?
Gözünüz çapak mı yapıyor? Kaynamış çayı bir tasa koyup buharı gözünüze gelecek biçimde başınızı üstüne koyun. Ya da ılık çaya batırılmış gözlerinize ve etrafına tatbik edin .
Yemek yerken dilinizi mi ısırdınız? Yine ilacı demlikteki çaydır. Ağzınızı günde üç defa çalkalayın, diliniz dokuz yerine üç günde iyileşecektir.
Buzdolabınız koku mu yapıyor? Demlikte kalmış çay posalarını kurutup bir kap içinde buzdolabının orta rafına yerleştirin, kokudan eser kalmayacaktır.

24 Şubat 2010 Çarşamba

SAR NEDİR?

SAR (Specific Absorbation Rate) özgül soğurma oranı, kilogram doku başına yutulan elektromanyetik gücü gösterir. Canlılarda SAR değerinin ölçülmesi için (akupuntur iğnelerine benzeyen) küçük, ince antenlerin doku içerisine sokularak elektrik alan değerinin ölçülmesi gerekir. Bunu hiçbir canlıda yapamazsınız. Bu nedenle, günümüzde SAR değeri ya elektriksel özellikleri insana EM olarak benzeyen robotlar kullanarak laboratuarlarda ya da bilgisayarda matematiksel modellerle elde edilmekte.

Yani kısaca cep telefonları bazında SAR bir cihazın yaydığı elektromanyetik güçtür. İşte bu yüzden cep telefonlarının SAR değerleri aslında çok önemlidir. Çünkü cep telefonları hepimizin artık günlük vazgeçilmez bir unsuru olmuş, yanımızdan ayırmadığımız bir uzvumuz olmuştur nerdeyse. Yüksek SAR değerine sahip cihazların etkileri ise kısaca şunlar:

KISA VADELİ ZARARLARI (24 saat):

Görüş alanında daralma.
Kalp rahatsızlıkları.
Kalp pilinin bozulma riski.
Hafıza zayıflaması ve beyin tümörü riski
Yoğun stres ve yorgunluk hissi.
Kalıcı işitme bozuklukları.
Konsantrasyon ve dikkat bozulması.
Embriyo gelişiminin zarar görmesi.
Kulak çınlaması ve kulaklarda ısınma
Kadınlarda düşük riskinin artması.
İşitmede geçici aksaklıklar oluşması.
Kan hücrelerinin bozulması.
Bas ağrıları ve sersemleme
Bağışıklık sisteminin bozulması.

UZUN VADELİ ZARARLARI (10 yıl):

Yüksek tansiyon.
Genetik yapının bozulması.
Sperm sayısının azalması.
Beyaz kan hücresi (lenfoma) kanseri.
Cilt kanseri.
Kan beyin bariyerinin zedelenmesi.

Ve asıl önemli olan husus ise şu. Günümüzde satılan çakma diye tabir ettiğimiz bu garip, tv’li, dokunmatik ekranlı, ya da bangır bangır ses veren bu çin malı cihazların hiç birinin SAR değeri resmi olarak bilinmemektedir. Üreticileri bu değerleri açıklamamıştır. Üstelik çift simli olan cihazlarda ise SAR oranı tavan yapmaktadır.

İşte bu yüzden Çin malı bu cihazların hiç birini tavsiye etmiyorum. En azından SAR değerleri açıklanmadıkça. Hem kesenize hem sağlığınıza bile bile zarar vermeyin.

Çin malı cihazlarla ilgili genel olumsuz yönler;
• Çin malı bu ürünlerin malzeme kalitesi kötüdür
• Bu ürünlerin hepsi aşağı yukarı aynı özelliklere sahiptir
• Bu ürünler genellikle resmi bir imei'ye sahip değillerdir
• Genellikle kaçak yollarla ülkemize girmektedir
• Taklit olan ürünlerin hiç bir şekilde orjinalleri ile alakası yoktur
• Çoğunda geçerli bir işletim sistemi bulunmamaktadır.
• Java desteği bir çoğunda yoktur vs vs vs.


SAR Değerleri tabloları
http://www.sarshield.com/english/radiationchart-alcatel.htm

23 Şubat 2010 Salı

Cep Telefonu Zararları

Dergiye göre 1992'den bu yana ABD ve dünyanın finans kalbi Wall Street'in saatlerce cep telefonuyla konuşan çalışanlarında beyin tümörü patlaması yaşanıyor. Dünyaca ünlü Amerikan dergisi GQ, son sayısında cep telefonunun kanserle ilişkisini masaya yatırdı. Üreticilerin sigaranın ilk üretilmeye başlandığı yıllarda kanserojen etkisini gösteren araştırmaları nasıl engellediklerini hatırlatan dergi, cep telefonunun da en az sigara kadar zararlı olduğunu ortaya koyan onlarca araştırma bulunduğunu, ancak cep telefonu firmalarının milyonlarca dolar harcayarak bu araştırmaların 'hasıraltı' edilmesini sağladıklarını yazdı. GQ, cep telefonunun beyinde tümör oluşumuna sebep olduğuna yönelik iddiaların son dönemde ülkenin ünlü finans merkezi Wall Street'te yaşanan gelişmelerle gözle görülür şekilde kanıtlanmaya başladığını da belirtti. Borsa koridorları panik içinde Bilim dünyasının bu alandaki araştırmalarında en önemli sorunun ce telefonunun henüz hayatımızda çok yeni bir teknoloji olması. Bu nedenle uzun dönemli etkilerini inceleme fırsatı henüz elde değil. Ancak birçok uzmana göre cep telefonları bundan 20-30 yıl sonra bir "kanser salgınına" yol açacak kadar önemli bir tehlike oluşturuyor. Bu anlamda bilim dünyasının önündeki en önemli örneklerden biri Amerikan borsasında (Wall Street) çalışan brokerlar... Brokerlar, 1992 yılından bu yana çok yoğun bir şekilde bazen saatlerce cep telefonu kullanıyorlar ve uzun süreli kullanımın etkilerini görmek açısından çok önemli bir örnek teşkil ediyorlar. İşini kaybetme korkusu nedeniyle GQ dergisine gerçek adını vermeden konuşan "Jim" takma adlı bir Wall Street çalışanı kendisinin de bu yoğun cep telefonu kullanan kişiler arasında olduğunu belirterek şunları anlattı: "1992'den bu yana cep telefonu kullanıyoruz ve telefonu dayadığım sağ kulağımın hemen üstünde bir tümör çok yakın bir zamanda oluştu. Benimle aynı şirkette çalışan 4-5 arkadaşımın da beyninde tümör çıktı. Hatta birkaç arkadaşımızı da bu hastalığa kurban verdik. Doktorlar kurtulma şansımın yüzde 70 olduğunu belirtiyor. Uzmanlarla görüştüğümde bana son dönemde bu tür tümör vakalarının sıklığının gözle görülür şekilde arttığını söylediler. Özellikle genç iş adamları arasında bu trende rastlanmasının şaşırtıcı olduğunu belirttiler. Wall Street koridorlarında artık herkes bu soruyu sormaya başladı. Bankacılar arasında cep telefonunun tümör yaptığına ilişkin şüphe yüksek sesle dile getiriliyor." 'Cep'çiler örtmek için para saçıyor Yine GQ'ya bilgi veren Washington Üniversitesi'nden Henry Lai adlı bilim adamı 1990 yılında cep telefonunun kullandığı frekanstaki elektromanyetik dalgaların DNA'ların yapısını değiştirdiğini, DNA sarmallarında kopmalara sebep olduğunu gösteren bir araştırma yayınladığını belirtti. Lai'ye göre cep telefonu endüstrisi, 20 yıldır bu araştırmanın etkilerini ortadan kaldırmak için yüzlerce araştırmanı fonlamayı sürdürüyor. Lai ise cep telefonu şirketleri tarafından finanse edilen araştırmaların 350'sini incelediğinde bunların sadece yüzde 25'inin cebin zararlı etkilerini ortaya koyduğunu, bağımsız araştırmalarda ise bu oranın yüzde 75 olduğunu ortaya çıkardı. Dünya Sağlık Örgütü'nde kablosuz iletişim konusunda sağlık araştırmaları yapan kişilerin de cep telefonu endüstrisi tarafından yüzbinlerce dolarlık fonlarla ödüllendirildikleri dokümanlar Microwave News adlı dergi tarafından ortaya çıkarıldı. İşte kritik araştırmalar GQ, 3 tam sayfa ayırdığı haberinde haberinde şu ana kadar cep telefonunun zararlarını açık bir şekilde ortaya koyan araştırmaları da yayınladı

- Uluslararası Kanser araştırmaları Enstitütü 2008
Interphone araştırması: 10 yıllık cep telefonu kullanımı sonucunda özellikle cep telefonunun dayandığı kulağın bulunduğu bölgede ve beynin babölgedeki yarısında tümör oluşum riski yüzde 40 artıyor.


- 2009'da İsveç'te yapılan bir araştırma: 20 yaşından önce cep telefonu kullanmaya başlayan kişilerde beyin tümörü oluşumu riski 5 kat daha fazla.


- Bir başka Interphone araştırması: Sık ve uzun süreli cep telefonu
kullanımıyla beyindeki akustik neuroma adlı bir tümörün oluşum riski yüzde 300 artıyor. Çantada taşıyın, mutlaka kulaklık kullanın.

Pittsburgh Üniversitesi Kanser Enstitüsü bilim adamları
cep telefonunun vereceği zararlardan korunmanın 10 yolunu şöyle açıkladı:

1- Çocukları uzak tutun: Çok acil durumlar dışında cep telefonu kullanmasına izin vermeyin. Çocuk beynine elektromanyetik dalgaların girişi çok daha kolaydır. Bu dalganın etkileri çocuklarda çok daha etkin hissedilir.

2- Kulaklık kullanın: Konuşurken vücudunuzdan uzak tutun. 0.9 metre
uzak tutulan bir telefondan yayılan elektromanyetik dalga 50 kat daha düşüktür. Mümkün olduğunca kulaklıkla kullanın.

3- Toplu Ulaşımda Kullanmayın: Toplu taşıma araçlarında cep telefonu kullanıp başkalarına da zarar vermeyin.

4-Çantada taşıyın: Telefonu üzerinizde taşımayın. Yatarken yanınıza koymayın ve mutlaka kapatın.

5- Tuş takımı dışarıya baksın: Üzerinizde taşıyacaksanız tuş takımının bulunduğu taraf dışarı baksın. Böylece dalgaların vücudunuza değil dışarı doğru yayılmasını sağlarsınız.

6- Kısa konuşun: Cep telefonunun etkisi kullanıldığı süreye bağlı
olarak değişir. Konuşmalarınızın birkaç dakikayı geçmemesine özen gösterin.

7- Sürekli kulağınızı değiştirin: Cep telefonuyla konuşurken sık sık kulağınızı değiştirin. Karşı taraf açmadan telefonu kulağınıza götürmeyin.

8- Hızla hareket ederken kullanmayın: Sinyal seviyesi düşük olduğunda telefonla konuşmayın. Yüksek hızda arabada ya da trende giderken telefon baz istasyonlarını yakalamak için daha çok dalga yayacağı için telefonla konuşmayın.

9- SMS kullanın: Mümkün olduğunca SMS ile haberleşmeye çalışın.

10 - SAR oranına dikkat: SAR (Elektromanyetik dalga birimi) seviyesi düşük bir cep telefonu alın

19 Şubat 2010 Cuma

Gülelim mi? Ağlayalım mı? Hayran mı kalalım? Yoksa ibret mi alalım? Artık bu size kalmış bir şey !


Kaliforniya' daki bir hayvanat bahçesinde anne kaplan çok ender olan üçüz kaplan yavrusunu doğurmuş. Ne yazık ki, gebeliği sırasındaki sorunlar yüzünden yavrular premature doğmuş ve çok küçük olmaları nedeniyle yavrular doğumdan hemen sonra ölmüşler. Anne kaplan doğum sonrası iyileşmiş ancak, fiziksel olarak gayet iyi olmasına rağmen sağlığı bozulmaya başlamış. Veterinerler bebeklerini kaybetmiş olmasının onu depresyona girmesine neden olduğuna karar vermişler ve eğer bir başka anne kaplanın yavrularını onun yanına koydukları taktirde belki eski sağlığına kavuşabileceğini düşünmüşler. Ülke çapında diğer tüm hayvanat bahçelerini araştırmışlar ancak yas tutan anneye verebilecekleri aynı büyüklük ve yaşta yavru kaplan bulamamışlar. Bunun üzerine veterinerler, bazen bir cinsin başka bir cinsin yavrusuna annelik edebildiği düşüncesiyle hiç denenmemiş bir uygulamayı yapmışlar. Ama bulabildikleri tek yetim yavrular minik domuzcuklarmış . Onlara kaplan derileri giydirerek anne kaplanın yanına koymuşlar. Acaba anne kaplan Onları kabul edecek miydi, yoksa kendisine bir ziyafet mi çekecekti? Sonucuna bakın... gözlerinize inanamayacaksınız.





Şimdi
lütfen bana söyler misiniz.... Bir anne kaplan ile yetim domuzcuklar gayet iyi geçiniyorlar da neden dünya üzerinde yaşayan biz insanlar birbirlerimizle geçinemiyor, din, ırk, renk ve diğer bir sürü aptal-salak nedenler....yüzünden birbirlerimizi öldürüyoruz? Yoksa biz insanlar mı ? bu "vahşi" dediğimiz hayvanlardan daha acımasız, daha vahşiyiz???